-
1 işine bak!
а) занима́йся свои́м де́лом!б) не лезь!, тебя́ не спра́шивают! -
2 sen neci oluyorsun kendi işine bak
то ты вме́шиваешься, занима́йся свои́м де́лом -
3 iş
ко́поть (ж)* * *1) врз. рабо́та, трудişe almak — приня́ть на рабо́ту
iş anlaşmazlıkları — юр. трудовы́е спо́ры
işten atmak — вы́гнать с рабо́ты
iş borsası — би́ржа труда́
iş emniyeti — юр. безопа́сность труда́
işe geç kalmak — опозда́ть на рабо́ту
iş güveni — охра́на труда
iş haftası — юр. рабо́чая неде́ля
iş hukuku — юр. трудово́е пра́во
iş kazaları — несча́стные слу́чаи на рабо́те
işten olmak — лиша́ться рабо́ты
iş sözleşmesi — юр. трудово́е соглаше́ние
iş ücreti — зарпла́та
iş vermek — дава́ть / предоставля́ть рабо́ту
2) де́ло, обстоя́тельство, положе́ние веще́йiş böyle iken — раз де́ло обстои́т так
karışık iş — запу́танное де́ло
3) де́ло; заня́тие; слу́жбаdevlet işleri — госуда́рственные дела́
işim başımdan aşkın — у меня́ дел по го́рло
şimdi işi var, gelemez — сейча́с он за́нят, прийти́ не смо́жет
işi nedir? — что он де́лает?, чем он занима́ется?
işim olmasa, sana yardım ederdim — е́сли бы я не был за́нят, я бы тебе́ помо́г
sonunda bir iş buldu — наконе́ц он нашёл [себе́] заня́тие
iş cevreleri — деловы́е круги́
4) рабо́та, изготовле́ние, произво́дство, трудiğne işi — вышива́ние
yapı işleri — строи́тельные рабо́ты
5) де́лоişimi görmediler — моё де́ло не рассма́тривали
bu, işimi bozdu — э́то испо́ртило моё де́ло
bu, bir zevk işidir — э́то де́ло вку́са
••işi üç nalla bir ata kaldı — погов. оста́лось нача́ть и ко́нчить
her işte bir hayır var — погов. нет ху́да без добра́
- iş açmakişim iş kaşığım gümüş — погов. у меня́ дела́ на мази́
- işinin adamı
- işi aksi gitmek
- işin alayında olmak
- işi Allaha kalmak
- işi anlamak
- iş ayağa düşmek
- işine bak!
- işin başı
- iş başa düşmek
- işler becermek
- iş bilmek
- işini bilmek
- işini bitirmek
- iş bitmek
- işi bozmak
- işi bozulmak
- işi ciddiye almak
- iş çatallanmak
- iş çevirmek
- iş çığrından çıkmak
- iş çıkarmak
- iş çıkmak
- iş dayıya düştü
- iş değil
- işten değil
- iş düşmek
- işi düşmek
- iş etmek
- işten el çektirmek
- işe girmek
- iş görmek
- işini görmek
- iş göstermek
- işi gücü bırakmak
- işten güçten kalmak
- işin içinden çıkmak
- işin içinden sıyrılmak
- işin içinde iş var
- iş ki...
- iş ki sınıfını geçsin
- iş mi?
- işin mi yok?
- iş inadına bindi
- iş işten geçti
- iş işten geçmişti
- işi iş olmak
- iş karıştırmak
- işin kolayına kaçmak
- işe koşmak
- işin kötüsü
- iş ola
- iş olacağına varır
- iş olsun diye
- işi oluruna bırakmak
- işi pişirmek
- işi rast gitmek
- işin rengi değişti
- işi resmiyete dökmek
- iş sarpa sarmak
- işi savsaklamak
- işi şakaya vurmak
- işi tatlıya bağlamak
- işi temizlemek
- işin tuhafı
- iş tutmak
- işin ucu
- işin ucu bana dokundu
- işini uydurmak
- işi vurmak
- işe yaramak
- iş yok
- işini yoluna koymak -
4 neci
кто по профе́ссии?bu adam necidir? — кто э́тот челове́к по профе́ссии?
senin baban neciydi? — кем был твой оте́ц?
••- sen neci oluyorsun kendi işine bak
См. также в других словарях:
işine bak! — 1) görevini, işini sürdür anlamında kullanılan bir söz Otururuz, otururuz sen işine bak! M. Ş. Esendal 2) sen karışma anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
Allahın işine bak — bir işin, bir olayın beklenmedik, şaşılacak bir durum alması karşısında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
iş — is. 1) Bir sonuç elde etmek, herhangi bir şey ortaya koymak için güç harcayarak yapılan etkinlik, çalışma İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir. S. F. Abasıyanık 2) Bir değer yaratan emek 3) Birinden istenen hizmet veya birine verilen… … Çağatay Osmanlı Sözlük
Allah — is., öz., Ar. allah Tanrı Birleşik Sözler Allah aşkına Allah taksimi Allah vergisi Allah yapısı Allaha ısmarladık Allahualem Allahuteala … Çağatay Osmanlı Sözlük
neci oluyor! — niçin karışıyor, ona ne? Sen neci oluyorsun, kendi işine bak! … Çağatay Osmanlı Sözlük
bakmak — e, ar 1) Bakışı bir şey üzerine çevirmek Zamanla nasıl değişiyor insan / Hangi resmime baksam ben değilim. C. S. Tarancı 2) Aramak 3) Bir şeyin yüzü bir yöne doğru olmak Limana bakan penceresinden deniz görünürdü. O. V. Kanık 4) Bir şeyin… … Çağatay Osmanlı Sözlük
el — 1. is., anat. 1) Kolun bilekten parmak uçlarına kadar olan, tutmaya ve iş yapmaya yarayan bölümü El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk. Z. O. Saba 2) Sahiplik, mülkiyet Elden çıkarmak. Elimdeki bütün parayı… … Çağatay Osmanlı Sözlük
parçalanmak — nsz 1) Parçalama işine konu olmak, parçalara ayrılmak, paralanmak Rayların üstüne düşüp parçalanacaksın dedi, hem bak, herkes bizimle eğleniyor. R. N. Güntekin 2) mec. Başkasını mutlu etmek için elden gelen her şeyi yapmak, didinmek Evine gittik… … Çağatay Osmanlı Sözlük
tutulmak — nsz 1) Tutma işi yapılmak veya tutma işine konu olmak Bir yazıhane kiralanmış, aylıkla bir otomobil tutulmuştu. E. E. Talu 2) Ay ve güneş tutulma olayına uğramak 3) Ünlü olmak, meşhur olmak 4) Tutuk duruma gelmek 5) Bir organı işleyemez olmak… … Çağatay Osmanlı Sözlük